Bu ay ki gezimizi , Prens adalarının üçüncü büyüğü olan Burgazada’ya yapıyoruz. Yunanca adı “Antigoni” olan Burguzada’ya Kabataş, Kadıköy ve Bostancı’dan hareket eden vapur ve motorlarla ulaşılıyor. Bostancı’dan 30, Kadıköy’den 45, Kabataş’tan da 65 dakika süren yolculukta, vapur Kınalıada’ya uğradıktan sonra Burgazada’ya yanaşıyor.
Büyükada gezimizde yaptığımız gibi, Burgazada’da fotoğraflarımızı analog makine ile çekiyoruz. Çekimler için Kodak T-max 400 siyah-beyaz film ile Fuji superia 200 renkli bayat film kullanmayı tercih ediyorum.
Yolculuğumuzu güzel bir havada kadıköy’den bindiğimiz vapurun arka kısmında yol boyu bize eşlik eden martılar ile birlikte yapıyoruz. Adaya ayak basar basmaz sahilde hakiki ada çayımızı içiyoruz.
1.5 km2 yüzölçümü olan Burgazadanın nüfusu ise 1578. Tabi bu sayı yaz ayların da 15bin’i buluyor. Yeni adıyla “Bayrak tepesi” 170 metre yüksekliği ile adanın tek tepesidir.
Adada ki Aya yani kilisesi tahminen 867 yılında inşa edilmiştir. İstanbul’un fethi sırasında büyük hasar görmüş, 1759 yılında onarılmıştır. 1894 depreminde kullanılmayacak duruma gelmiş, son halini 1896 yılında ki tadilattan sonra almıştır. Adada bulunan tek camii ise İstanbul fethinin 500. Yıl kutlamalarına denk getirilerek 1953 yılında inşa edilen Burgazada Camisidir.
Burgazadanın simge yerlerinden bir tanesi de, hayatının belli bir bölümü adada geçmiş, çağdaş Türk edebiyatının önemli yazarlarından Sait Faik Abasıyanık müzesidir. 1959 yılından beri hizmet veren müze-ev, 2009-2013 yılları arasında gördüğü tamirat ve yenileme çalışmaları sebebiyle kapalı kalmış, 11 mayıs 2013’te yeniden ziyarete açılmıştır. Türkiye’nin en fazla ziyaret edilen müze evlerinden biri olan Sait Faik Abasıyanık müzesi’nde ünlü hikayecinin yaşamına tanıklık etmiş eşyalar, fotoğraflar, mektuplar, kartpostallar sergileniyor. Müze kış dönemi boyunca Cuma, cumartesi ve Pazar günleri 10.00 ila 18.30 arası ziyaretçilerine açık oluyor.
Söylentilere göre Türkiye de ilk kalp paranın basıldığı yer olan adanın batı yönündeki Kalpazankaya mevkii gün batımı manzarasıyla meşhurdur.
Öğretmen kartınız olsun olmasın, küçük bir mola için Burgazada Öğretmenevini kullanabilirsiniz. Aslına bağlı kalınarak restore edilmiş köşk, Burgazada’nın en güzel konumunda, Marmara denizinin muhteşem manzarasına sahiptir.
Adaya gelip de, balık yemeden olmaz. Sahildeki restaurantlarda belki kış olmasının, belki de kalabalık olmamızın etkisiyle zorlanmadan pazarlık yapıp, hiç tahmin edemeyeceğimiz fiyatlara rakımızı içip balıklarımızı ve mezelerimizi yedik.
Diğer adalarda olduğu gibi Burgazadada sıkça kedilere rastlıyoruz. Ve neredeyse tüm kediler insanlara o kadar alışkın ki, kolaylıkla onları sevip poz verdirtebiliyoruz.
Büyükadadan kalkıp, Heybeliadadan da yolcularını alan ada vapuru Burgazada iskelesine yanaşırken temiz havanın etkisi ve bolca yürüyüş ile ne kadar yorulduğumuzu anlıyoruz. Kış dönemi olmasına rağmen, henüz kınalıadaya bile uğramamış olan vapurda oturacak hiç yer kalmamış olması gerçekten bizler için üzücü oldu. Ayrıca adaya giderken bize eşlik eden martıların da bir çoğu dinlenmeye çekilmiş ve dönüş yolunda bize eşlik etmeyerek yalnız bırakmaları sanki yolculuğumuzu uzatmıştı…