Güzeldere

Bu ay ki rotamızı Düzce’nin güzeldere şelalesine çevirdik. Yola çıktığımızda Düzce’ye uğramak planımızda yoktu. Gün doğumunda Bolu gölcükte bulunup, güneş doğmak üzere iken yarısı buz tutmuş olan gölü fotoğraflayıp, daha sonra abant’a uğrayıp orada uzunca kalma niyetimiz vardı. Fakat daha önce gittiğim ve gölün tamamen donmuş hali ile fotoğrafladığım Gölcük o kadar soğuktu ki, yürüyüş için durduğumuz an sanki hava 5 derece daha soğuyordu. Birkaç telefon trafiğinden sonra Abant’ın da aynı durumda olduğunu öğrenip tamamen kar ile kaplandıktan sonra tekrar gidip fotoğraflamaya karar verdik.

 

Bolu merkeze inip ne yapalım ne edelim derken, bir arkadaşımızın önerisi ile Düzce tarafına gitmeye karar verdik. Ve hemen araçlarımıza binerek yola koyulduk. İlk durağımız Efteni gölü oldu. Yanımda kuş fotoğrafçısı arkadaşlarım olduğu için, bu gölün su kuşlarının göç yolu üzerinde önemli bir konaklama ve beslenme alanı olduğunu öğrendim. Göl 35’i kalıcı olmak üzere 150 ye yakın değişik kuş cinsine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca bolca nilüfer ve sazlıklar görmek mümkün.

 

Gerekli fotoğraflar çekilip biraz da nefeslendikten sonra tekrar Güzeldere şelalesine doğru hareket ettik. Şelale, Gökyaka ilçesine 15 km. mesafe uzaklıkta. Çok virajlı bir dağ yolundan yukarı doğru tırmanırken inanılmaz manzaralar ile karşı karşıya kalıyoruz. Yolun bir tarafı uçurum olduğu için araç kullananların manzarayı izlemeden, dikkatlice araç kullanmaları gerekiyor.

 

Güzeldere’ye geldiğimiz vakit, karşımıza büyük bir piknik alanı çıkıyor. Burada yazın genellikle kamp yapmak için gelenler çadırlarını kuruyorlarmış. Alanın diğer kısmında ise 5 adet bungalov bulunuyor. Günlük olarak kiralanan bu bungalovlar 5 kişilik. Hemen karşısındaki cafe tarzı kulübe de  kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği yeniliyor.

 

Gittiğimizde bizden başka kimse olmadığı için mesire alanından şelaleyi göremesek de sesini duymak mümkündü. Şelaleyi görmek için düzgünce yapılmış merdivenlerden aşağı doğru iniliyor. Yaklaştıkça suyun sesi daha da fazlalaşıyor. Ve ağaçların arasından inerken bir boşluk ve aniden karşımıza 120 metre yükseklikteki şelale çıkıyor. Sonbaharda sararan yapraklar ile çok güzel bir görüntü olsa da, bahar aylarında eriyen kar suları ile birlikte suyun debisi oldukça artıyor.

 

Merdivenler sayesinde şelalenin en altına kadar inebiliyorsunuz. Ama en aşağıdan şelaleyi tamamen göremiyorsunuz. Tekrar yukarı çıkarken merdivenler çok yorduğu için çeşitli yerlerde tahta bank ve masalar mevcut. Aşağıya indiğimiz süreden çok fazla bir sürede araçları park ettiğimiz yere çıkıyoruz. İstanbul’a doğru tekrar yola koyulurken en dikkat etmemiz gereken şeyin dağ yolundan inerken aracın frenlerinin oldukça dikkatli kullanılması oluyor. Sürekli frene basılarak inildiği için özellikle yazın bir çok araba balataların aşırı ısınmasından dolayı zorluk çekebilir.