Bu ay ki yazımda sizleri Ay Tanrıçası Hekate’nin Evi olan Lagina Antik Kenti’ne götürüyorum. Yöre halkı tarafından “Leyne” olarak adlandırılan antik kent, Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı Turgut mahallesi sınırları içerisinde yer almakta. Milas-Yatağan karayolu üzerindeki Termik Santralinin yanından sağa ayrılan asfalt yoldan 9 km gidilerek Antik kente ulaşmak mümkün. Yol üzerinde kahverengi “Lagina” tabelasını gördüğümüz yerden dar bir yola u dönüşü yapmak gerekiyor.
Lagina ve çevresinde tespit edilen kalıntılara göre bölgedeki yerleşimler Milattan Önce 3 bine kadar uzanmakta. Milattan önce 8.yüzyıldan itibaren de küçük yerleşimler büyümeye ve yeni yerleşimlerin sayısı artmaya başlamış. Bu gelişimin ardından Lagina’ya 11 km uzaklıkta bulunan Stratonikeia antik kenti bölgenin siyasi merkezi, Lagina ise Kutsal alan olup dini merkez olarak kullanılmaya başlanmış.
Yapılan araştırmalar sonucunda her iki antik kentin duvarlarında halen mevcut olan yazıtlardan, bu iki kentin birbirlerine kutsal yol ile bağlanmış olduğunu öğreniyoruz.
Bölgede bir çok antik kent olmasına rağmen burasının hikayesi biraz daha farklı. Ziyaret etmeden evvel biraz araştırmıştım ve gittiğimiz zaman Lagina’daki görevli arkadaşın bize eşlik edip anlatımları ile burasının mitolojideki önemini daha iyi kavramış oldum.
Hekate, ay ve gece ile ilişkilendirilmiş bakire tanrıçadır. Aynı zamanda ölülerin efendisi ve yeraltının evi olan Hades’in anahtarını elinde tuttuğuna inanılır. Batıda Paganizm ve cadılık kavramlarıyla özdeşleştirilen ve sembol olarak kabul edilen Tanrıça Hekate’nin bazı kült isimlerinin karşılıkları ise şunlarmış. Yeraltının Hanımı, Korkunç Olan, Perses’in Kızı, ve Üç Vücutlu.
Tanrıça Hekate’nin görevlerinin kapsamı Antik Yunan’da büyü, büyücülük, gece, ışık, hayaletler ve ay tanrıçası olarak biliniyordu. Milattan önceki dönemlerde Hekate için festivaller düzenleniyor ve tapınağın anahtarı alay halinde yürünerek Stratonikeia’ya götürülüp, geri getiriliyormuş. Heykellerinde üç başlı olarak simgelenen Hekate’nin, Dolunay zamanlarında dolaştığı düşünüldüğünden yol kavşaklarına da balık, çörek, yumurta ve peynir bırakılıyormuş.
Lagina, falcılığın merkezi olarak da meşhurdu ve duyduğumuz kadarı ile halen meşhur. Özellikle civar tatil beldelerine tatile gelen fal ve astroloji meraklıları mutlaka buraya ziyarete geliyorlarmış. Milattan önceki dönemlerde 4 yılda bir yapılan “Hekatesia-Romaia festivali”, binlerce yıl süren sessizlik ve hüznün ardından günümüzde “Lagina Festivali” olarak tekrar yapılmaya başlandı.
Lagina Antik kenti’nde bulunan yapılar Propylan, Hekate Tapınağı, Altar, Stoa, Şapel ve Bizans yapısıdır. Ayrıca bölgenin içinde 1940’lı yıllarda yapılmış Mehmet Harman Bağ Evi’de bulunmakta. Yine hemen girişte bulunan ve belki de bizleri en fazla etkileyen “Anıt Ağaç”tı. Tahmini yaşı 2bin olan bu Zeytin Ağacı’nın da hikayesi var.
Ağaç aslında yine Yatağan’a bağlı Yeşilbağcılar mahallesinde imiş. 2008 yılında Geli bölgesindeki istimlak alanında iken ve sökülen 15bin zeytin ağacı ile birlikte yakacak olmaya yakınken, bu zeytin ağacının anıt ağaç niteliğinde olduğu ve kamuya ait olduğu düşünülerek Lagina Antik Kenti’ne taşınmasına karar verilmiş.
O dönemde beden genişliği 17 metre taban kök genişliği 7 metre ve 28 ton ağırlığında olan Zeytin ağacı büyük bir tır ile zor şartlarda bir yaz günü yeni yerine taşınmış. Dikildiği yerde kazı çalışanları, örenyeri bekçileri ve Turgut mahallesinden gelen çiftçiler bolca su vererek ve özenle bakarak tekrardan hayata tutunmasını sağlamışlar.
Antik kenti ziyaretimiz sırasında binlerce yıl önce taş sütunlar üzerine işlenmiş figürleri gördüğümüzde büyük şaşkınlık yaşadık. Ama belki binlerce yıl sonra 2bin yaşındaki bu zeytin ağacının da kilometrelerce yol yapıp yeni yerine taşınmasına şaşıracaklar.