Kaset

Berkin’in Gözünden Kaset

 

“Eskiye rağbet(itibar) olsaydı Bit pazarına Nur yağardı” diye bir atasözümüz var. Fakat özellikle son yıllarda belki de internetin artık telefonlarımızın içine girmesi ile daha kolay bulunabilirliği olduğu için eski şeylere yönelik koleksiyonlar fazlası ile artmaya başladı.

 

Öyle ki kitap alırken bile sahaflardan araştırıp ilk baskılarından okumayı yeğliyoruz. Plaktı, paraydı, çizgi romandı derken bir çok şeyin koleksiyonu oluşmaya başlıyor. Elbette koleksiyonculuk hiç kolay bir şey değil.  Özellikle belli bir seviyeye ulaştıktan sonra o eksikleri tamamlamak hem maddi olarak hem de manevi olarak bir hayli yorucu olabiliyor.

 

Koleksiyon işine başlamakta aslında büyüklerimizden bize kalan yadigarları atmaya, satmaya kıyamadığımız için “Bari üzerine bizde ekleme yapalım” düşüncesi oluyor.

 

Ben de bu sayımızda sizlere yaş olarak yetiştiğim ve bir çoğunu kendim aldığım kasetlerden bahsedeceğim. Ama ben kaset koleksiyonu yapmıyorum, sadece atmaya ve satmaya kıyamadığım için öylece koli içlerinde muhafaza ediyorum.

 

Şimdiki genç nesil için müzik bulmak, müzik dinlemek gerçekten çok kolay. Bir çoğu belki hiç kaset eline almadı ya da bir kasedi walkmen içine koymayı asla denemedi ve kaset dinlerken yanımızda niye kalem taşıdığımızı asla anlayamadı.

 

1980’li yıllarda babam Toshiba marka radyolu bir kaset çalar almıştı evimize. O yıllarda fazla bir alternatifimiz olmadığı için hep aynı tarz radyo yayınlarını dinlerdik. Cuma akşam üstleri yabancı müzik yapılan bir yayın vardı ve biz o yayın esnasında teybe boş kaset koyar, radyo spikerinin anonsundan sonra istediğimiz bir şarkı çalarsa onu kasete kaydeder, en az bir hafta boyunca o şarkıları dinlerdik. 1984 yılında çıkan Alphaville’nin meşhur şarkısı “Big in Japan”ı ilk kez o radyo kanalında duymuş ve kasete kaydetmiştik. Şarkının o kadar meşhur olduğunu bilmiyorduk ama evimize gelen tüm arkadaşlarımıza dinlettiğimiz için en azından bizim apartmanda meşhur olmasında bizim de küçük bir payımız vardı.

 

O dönemin en eğlenceli zamanları ise kasetçalarımıza taktığımız bir mikrofon ile sesimizi kasete kaydetmekti. Hala itina ile sakladığım o kasette hiç İngilizce bilmeden Duran Duran’ın “Wild Boys” şarkısını atmasyon bir şekilde söylemişliğim var.

 

Her hafta yerli yabancı bir çok kaset alıyorduk. Televizyonda da Sezen Cumhur Önal’ın sunduğu Müzik Yelpazesi gibi programları izleyince de müzik bilgimiz biraz daha artıyordu. Sevdiğimiz bir şarkı olursa hemen bir yere not alıyor ve Kadıköy’e gittiğimiz vakit “Kasetçi” dediğimiz müzik dükkanlarından o kişinin albümünü alıyorduk. Tabi kimi zaman 1 şarkı güzel oluyor ama diğer şarkıları beğenmediğimiz oluyordu. Ve zaman biraz daha ilerledikçe şarkıların isimlerini yine not alıp, bu sefer kasetçiye gidip karışık liste olarak veriyorduk ve kasetçi de birkaç gün içinde tüm sevdiğimiz şarkıları bir kasete kaydedip bize veriyordu. Bu bizim için çok daha mantıklıydı.

 

Bir dönem sonra biz de müzik setimizi yenilemiş “Katlı” diye tabir edilen hem çift kaset çalarlı, hem pikaplı hem de cd çalan son model bir alet almıştık. Ama CD’ler biraz pahalı olduğu için kaset almaya devam ediyorduk. Ve o sıralar ben de araba kullanmaya başlamış, arabada da halen kasetten müzik dinlemeye devam ediyordum. Fakat şimdi bir müziği herhangi bir yerden dinledikten sonra eğer beğeniyorsanız hemen tekrar başlatıyorsunuz ya, işte o kasette olmuyordu. Kaseti durdurup tekrar geri sarıp şarkının başladığı yere denk getirmek gerekiyordu. Araba kullanırken de bu iş zor olduğu için işin kolayına kaçıp çok sevdiğimiz şarkıyı boş bir kasete arka arkaya defalarca kaydediyorduk. Böylece bitince yeniden aynı şarkı başlıyordu. Evet maalesef böyle bir dönemden geçtikJ

 

Ve o merak edilen kalem olayı. Kasetleri dinlerken bir çok zaman kasetin içindeki bant çıkar ve kaset sarması denen olay olurdu. Kasette bulunan iki tane deliğe parmak girmediği için bir kalem sokup çevirerek tekrar bantı kasetin içine sarardık.

 

Evet kasetlerimi atmaya satmaya kıyamadım. Üzerine yenilerini ekleyip koleksiyon yapmaya da hiç niyetim yok. Peki ne yapacaktım bu kasetleri. En azından yazısız olanları fotoğraflayıp stock görsel olarak satabilirdim. Ve yaptım. Ve oldukça talep gördü. Eğer ki bir partide Seksenler ya da Doksanlar konsepti varsa afişinde mutlaka kaset görseli vardır.

 

Kaset aslında oldukça yakın bir geçmişe ait. 20 sene evveline kadar bir çok arabada, bir çok evde müzik halen kasetten dinleniyordu. Ama teknoloji bir anda öylesine bir ilerledi ki, bir anda kaset devri kapanmış oldu. Eminim ki, bu yazıyı okurken kiminize kaset çok uzak, çok anlamsız gelecek ama kiminize de “Aaa evet, biz de benzer olaylar vardı” dedirtecek.