Balıkçı

Berkin’in Gözünden Balıkçı

 

Bayram tatili bitip herkes evlerine döndükten sonra Bodrum sahilleri yine kısa bir süreliğine tüm sessizliği ile yine bizlere kaldı. Havanın da çok sakin olduğu bir akşamüstü sandalyemi ve kitabımı alıp gün batımına kadar denizin hemen yanı başında oturdum. Halikarnas Balıkçısı’nın Mavi Sürgün isimli kitabını okurken yakınlarda olta ile balık tutanlar da gözüme ilişti. Her balıkçı arasında tahminen 100-150 metre kadar mesafe vardı. Birden aklıma yıllarca yanlarından geçtiğim Galata Köprüsü üzerindeki balıkçılar geldi. Değil 100-150 metre oradakilerin arasında 1 metre bile boşluk kalamıyordu.

 

İstanbul’da balıkçıları gördükçe özenirdim. Galata köprüsü üzerinde yürürken bir yandan da neler yakalamış olduklarına bakardım. Hemen hemen herkes birçok balık tutmuş oluyordu. Tabi bizden daha büyük yaştaki kişiler ile konuştuğumuzda artık Boğaz’da balık kalmadığını “Eskiden ne balıklar çıkardı buralarda” dediklerini hatırlıyorum.

 

Turgutreis’e yerleştikten sonra boş vakitlerimde bende balık tutarım diye olta malzemeleri satın aldım. Ve büyük gün gelip ilk balık tutma zamanının geldiğini düşündüm. Evden yanıma bir ekmek, büyükçe bir kova, bir şişe beyaz şarap, küçük bir tabure alarak boş bulacağım bir iskelenin üzerine doğru yolu koyuldum. Boş olmasını istiyorum çünkü acemi olduğum için etrafımda kimselerin olmasını istemiyordum.

 

İlk zorluğu kamışı atarken yaşadım. Kamışı attığım zaman ya ekmek denizde başka yöne olta başka yöne gidiyor ya da oltayı nereye attım diye düşünürken aslında hiç atamamış ve arkama düşmüş olduğunu fark ediyorum. Baktım olacak gibi değil  atmayı beceremiyorum, misinayı ve kamışı bir şekilde sabitleyip hiç atma çekme yapmadan suya bırakıp çıkararak tutmaya çalışıyorum.

 

İskele civarındaki balıklar Bayram ettiler. 1 koca ekmeği ben hepsine yedirmiş oldum. Sadece bir tane balık yakalayabildim o da 7-8 cm kadar küçük bir balık. Ayrıca ekmeği yerken değil iğnenin yanından geçerken nasıl olduysa sırt tarafından iğneye yakalanmış. E tabi koskoca kovaya o küçücük balığı da koymak olmaz diye tekrar denize bırakıp arkadaşlarının yanına geri gönderdim.

 

Her ne kadar balık tutamasam da çok keyifli vakit geçirdim tek başıma. Hep söylerlerdi   “Balık tutmak çok zevkli bir uğraştır” diye, anlayamazdım. Sonra düşündüm herkes bildiği işi yapsın, ben balık tutmayayım, balık tutanların fotoğrafını çekeyim.