Eylül ayı itibariyle yeni bir mevsime girmiş bulunuyoruz. Sanırım 4 mevsim içerisinde en çok sevilenler ilkbahar ve sonbahardır. Çünkü kış mevsimini kimi sevip kimisi de soğuk olduğundan şikayet eder. Aynı şekilde yaz mevsimi için de sıcaklığından şikayetçi çoktur. İlkbahar ve sonbahar tam dengede, hemen hemen herkesi memnun eder.
Sonbaharın gelişi ile birlikte tüm coğrafya renklenmeye başlar. Özellikle ağaç yaprakları fotosentezin gerçekleşmesi için yeterli ışık alamadıkları için klorofil seviyeleri azalır ve diğer renk pigmentleri açığa çıkmaya başlar. Bu yüzden de yapraklar dökülmeden önce sarı, turuncu ve kırmızı renkleri alırlar. Bolca ağaçlık olan yerlerde bu renkler elbetteki gözümüze çok hoş geliyor.
Maalesef Bodrum ve çevresinde fazla ağaçlık alan olmadığı için (Ki olanlar da yanıyor) biz bu renkleri fazla göremiyoruz. Ama burada da farklı renkler ön plana çıkıyor. Yaz boyunca hasret kaldığımız bulutlar Sonbahar ile birlikte fazlalaşmaya başlıyor. Ve özellikle gün batımı sırasında güneş ile birlikte hemen hemen her gün muhteşem renklere dönüşüyor gökyüzü.
Bodrumda’da güneşin en güzel battığı yerlerden birisi olan Turgutreis’te yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Ve elimden geldiğince her gün bu güzelliği izleyip fotoğraflamaya çalışıyorum. Güneş, bulut ve deniz üçlüsü bana hep değişik pozlar vermiş oluyor. Tabi buradaki renkler yapraklardaki gibi sarı, turuncu ve kırmızı olmuyor.
Güneşin battığı ufuktan itibaren yukarıya doğru pembe ve kırmızı ağırlıklı bir ton oluyor. En üst taraf ise turkuaz renginden maviye dönüyor. Her ne kadar sarı sonbahar desek de, Ege için rengarenk sonbahar demek daha olacaktır.