Yelkenli

Berkin’in Gözünden Yelkenli

 

Yelkenli, yelkeni olan, yelkenle giden deniz, göl ve akarsu taşıtıdır. Yelken ise rüzgar gücünden faydalanarak geniş yüzey oluşturacak biçimde yan yana dikilen ve teknenin direğine uygun biçimde takılarak onu hareket ettiren kumaş ve şeritlerin tümüdür.

 

Ben bu yaşıma kadar sayısını tahmin edemeyeceğim kadar deniz taşıtına binmişimdir. Zaten İstanbul Kadıköy’de ikamet edip iş yeri Sirkeci’de olan birisinin farklı bir yolculuğu tercih etmeyeceği dönemde orada yaşamış bulunuyordum. O dönemde Marmaray’da henüz olmadığı için haftanın 6 günü giderken ve gelirken vapura biniyordum.

 

Bodrum’a taşındıktan sonra ise Yelkenli tekne yarışlarını fotoğraflamaya başladım. Deniz olan herhangi bir yerde yelkenli tekne görüyordum elbet ama hepsini bir arada ve bu kadar yakından takip ederek izlemiyordum. Zaman geçtikçe de denizcilik terimlerini az da olsa öğrenmeye başladım.

 

Her ne kadar yüzlerce yelkenli tekne yarışı fotoğrafladıysam da, bizim fotoğraf çekmek için bulunduğumuz tekneler hep motorlu teknelerdi. Nereye gitmemiz gerekiyorsa o yöne doğru motora güç verip ister yavaş ister hızlı bir şekilde gidebiliyorduk.

 

Bir kez her yıl gerçekleşen The Bodrum Cup’ta fotoğraf çekmek için yarışan teknelerdin birisinde birkaç gün geçirdim. Kimi zaman da keyfi olarak arkadaşlarımın yelkenli tekneleri ile denize açılıp yelken seyri yaptık. Tamamen yolcu modeli ile yapılan hiçbir işe karışmasam da, yelkenli teknenin içinde bulunmak dışarıdan göründüğünden çok daha farklı ve heyecanlı.

 

Öncelikle deniz ve rüzgar sesinden başka bir şey duymuyorsunuz. Sizi hareket ettirmek için gerekli olan bir motor gücü yok. Rüzgar estikçe hızlandığınızı, rüzgar azalınca yavaşladığınızı çok rahat hissedebiliyorsunuz. Rüzgar arkadan esiyorsa başka, yanlardan esiyorsa başka, karşıdan esiyorsa farklı tekniklerle gitmek istediğiniz yere gidebiliyorsunuz. Bir de “Rüzgar nereden eserse oraya gitmek” sözü var ama o sözün bizim konumuz ile alakası yok.

 

Bir çoğumuzun belki ilk Vikings dizisi ile tanıştığımız eski çağlardaki yelkenli tekne, aslında arkeolojik bulgular ile ilk yelkenli teknelerin Obeyd döneminde (MÖ6000-4300) kullanılmış. MÖ 3200’lerde Mısırlılar duvar resimleriyle Yelkenli tekneleri tasvir etmiş olsalar da, tümüyle korunmuş biçimde bulunmuş en eski yelkenli tekne MÖ 14.yüzyıla tarihlenen Uluburun batığıdır. Kaş’ın yaklaşık 10 km güneydoğusuna yakın bir yerde bulunmuş enkaz’ın gerçek boyutlarında kopyası Bodrum Sualtı Arkeolojisi Müzesinde sergilenmektedir.

 

Yelkenli tekne ile seyir yaptıktan sonra yelkenli bir tekne ile tek başına dünyayı dolaşmak fikri geldi. Oysa ki ne yelken yapmayı bilirim, ne tekne kullanmışlığım var üstelik bir teknem de yok. Ama hep hayalimde var. Kimi geceler yatağa yattığım zaman kendimi yelkenli ile seyir yaparken düşünüyorum. Tabi ki düşümde her şey çok basit ilerliyor. Bununla ilgili birkaç film ve belgesel de izledim. Onların da iyice etkisinde kaldığımı düşünüyorum. Ne kadar zor olduğunu ama bir o kadar da keyifli olduğunu izlemiş oldum.

 

“En iyi tekne arkadaşının teknesidir” sözü benim ve hayallerim için en fazla bu şekilde evrillebiliyor. “En güvenli yelkenli tekne, başkasının kullandığı yelkenli tekne”….