Anı Yaşayamamak

Berkin’in Gözünden “Anı Yaşayamamak”

“Carpe Diem”. Latin Edebiyatının ünlü ozanı Horatius’un bir dizesinde geçen gününü gün et, zamanın tadını çıkar, günü yakala, anı yaşa veya günü yaşa gibi anlamlardaki özdeyiştir. Milattan önceki zamanlara ait olan bu özdeyiş günümüzde halen birçok dilde kullanılmakta. Hatta birçok insanın vücudunda dövme olarak bile yazılı. Peki son yıllarda günü ne kadar yakalayıp anı ne kadar yaşıyoruz?

 

Aslında bu konu ile ilgili uzun zamandır yazmak istiyordum. Genellikle de dost meclislerinde bununla ilgili çok konuşuyoruz. Bugün bu sayfada yazacaklarımdan aslında benden, bizden, sizden bahsediyor olacağım.

 

Özellikle cep telefonlarının kamerasının bu kadar gelişip, sosyal medya uygulamalarının da bu kadar yaygınlaşmasından sonra yaşanması gereken anları artık yaşayamaz olduk. Anı yaşamaktan ziyade yaşanan anı kayıt altına alıp başka insanlara gösterme derdine düştük.

 

Bizim burada bunun doruğa çıktığı an günbatımı zamanı oluyor. Gerçekten güzel bir günbatımı manzaramız var. Bir tarafta günbatımını deniz feneri ile birlikte yakalarken diğer tarafta panoramik bir görüntü ile karşımızdaki sıra sıra Yunan adalarının arasına güneşin battığını görüyoruz. Ve kimi özel günlerde yılda birkaç kez hava açıklığı da müsait ise güneşin denize yavaş yavaş aktığına şahit olabiliyorsunuz.

 

Ben işim gereği tüm bu anları profesyonel kameram ile belgelemeye çalışıyorum. Artık güneş hangi tarihte tam olarak nereye batacak, ay hangi evresinde saat kaçta nereden çekilirse daha iyi sonuç verecek hepsini biliyorum. Çünkü benim geçim kaynağım bu. Bu anlarda çektiğim video ve fotoğrafları stock sitelerinde satıyorum. Buna rağmen önceden gidip ekipmanımı hazırlayıp çekime başlıyorum ve o en güzel anı kendi gözlerimle izliyorum. Ama arkama dönüp baktığımda onlarca kişinin telefonları ile bu anı çekmeye çalışırken, anı ancak telefonlarının ekranlarından izleyebildiklerini fark ediyorum.

 

Bazı günler kendime izin veriyorum ve sahilde ekipmansız oluyorum. Arkadaşlarıma da haber veriyorum. Hep birlikte günbatımı izleyelim diye sözleşiyoruz. Herkes yanında sandalyesi, yiyeceği ve içeceği ile geliyor. Sohbet muhabbet derken o an geldiğinde hepsi telefonlarını çıkarıyor. O onun önüne geçiyor, öbürü aşağıdan çekmeye çalışıyor diğeri yan çekmeye çalışırken sadece sosyal medyaya fotoğraf koymak için anı yaşayamıyorlar.

 

Sanırım hepimizin yaşadığı başka bir örnek daha vereceğim. Grup olarak bir yere yemeğe gidersin ve karnın gerçekten açtır. Siparişini verirsin ve hazır olana kadar da açlıktan miden kazınır. Yemeğin gelir tam yemeğe başlayacakken gruptan birisi çıkar ve masa bozulmadan bir toplu fotoğraf çektirmek ister. İlk önce masadaki en iyi fotoğraf çeken kişinin telefonunu alır ve önce selfie çeker. Akabinde herkesin bu açıdan iyi görünmediğine karar verir ve  başkası çeksin diye işi başka müşterilere sıcak yemek yetiştirmeye çalışan garson’dan rica eder. “Post için yatay, hikaye için dikey çek” istek fotoğraflar anlatıldıktan sonra eğer şanslıysak ilk seferinde çekilen fotoğrafta kendisini beğenir. Olur da beğenmezse başka bir garson ile olay tekrarlanır. Toplu fotoğraf kazasız belasız çekilse bile yemeğe hemen başlayamazsın. Çünkü fotoğrafı çektiren arkadaşımız bir yandan masadaki herkese çekilen fotoğrafları gönderirken diğer yandan da tabakları bozmamamız gerektiğini ve tek tek çekeceğini söyler. Sadece yemekleri çekip farklı zamanlarda sanki o an yiyormuş gibi sosyal medyada paylaşacak olmasını anlarsınız. Yemek çekimi faslı da bittikten sonra tabaklar bozulmadan kadeh kaldırma kısmı başlar. Yine aynı kişi en iyi telefonu eline alır kadehlerin birbirine tokuşma anının fotoğrafını çeker. Eli garip çıkmadıysa bu bölüm fazla uzun sürmez. Bu arada yemek soğumaya başlamış olur, kadehindeki buz erimiş olur ama fotoğraf güzel çıktıysa bunların hepsine değmiştir.

 

Sıra geldi yine hepimizin yaptığı ve fotoğrafçıları en zor duruma düşüren duruma. Bir çift evlenmeye karar verir yapılan tüm hazırlıkların yanında bir de fotoğrafçı ile anlaşırlar. Bunun da sebebi hayatlarında bir kez gerçekleşecek olan özel bir anı fotoğraflarla ve video ile belgeletmek için. Ayrıca bunun için de para öderler. Müzisyeni, organizasyoncusu, fotoğrafçısı uyum içinde çalışırken tam damat gelinin duvağını açarken kameranızın önünde bir telefon görürsünüz. Muhtemelen 24 saat sonra kaybolacak bir paylaşım için telefonu ile fotoğraf çekmeye çalışan konuk aslında sevgili arkadaşlarının bir ömür saklayacağı bir fotoğrafı mahvetmiş olabilir.

 

Bir de Anneanne ve babaannelerimiz var onları asla unutmamak gerekir. Torunlarının 2. Yaş doğum günüdür. Kusursuz bir organizasyon ile torunun en sevdiği oyun karakterleri ile her yer süslenir. Hatta torun bile o karakterdeki kıyafetler gibi giyinmiş olabilir. Ve bu özel günü yıllar sonra bile tekrar hatırlamak için fotoğrafçı tutulur. Zaten 3-4 saat gibi süren bir doğum gününde genelde torunun ağlama durumları da olduğu için çok kısa fotoğraf anları olur. Nihayet pasta geldiğinde annesi ve babası ile ilk kez mum üfleyecek torun ağlamayı kestiği an Anneanne sosyal medyadan canlı yayın açar. Tek eli ile tuttuğu telefonla herkesi göstermeye çalışırken kameranın görüş açısında olduğunu bir türlü anlayamaz. Canlı yayına katılan 4 kişi torununun mumu üflediğini görse de kendisi gözleri ile bir türlü göremez. Ve böylesine güzel bir anıyı kaçırmış olur.

 

Düğün, doğum günü, mezuniyet, merasim, gösteri, kutlama aklınıza ne geliyorsa bu tarz organizasyonlarda zaten fotoğrafçı ve videocu tutulur. Elinizde en son çıkanın en son çıkanı telefon da olsa fotoğrafçılar sizden daha iyi çekecektir. Profesyonel fotoğraf makineniz dahi olsa bırakın çekmeyi, yaşadığınız anın keyfini çıkarmaya çalışın. Sevdiklerinizin mutluluğunu vizörden ya da LCD ekranlardan değil kendi gözleriniz ile o an hissederek izleyin. Bu ay fotoğrafsız ve biraz sitemli bir yazı yazdım.  Ama her ne kadar anı yaşayamamak desek de, anı yaşamak isteyenlere de istemsizce engel olma durumu oluyor. Düğünse, bırakın fotoğrafı eğlenin. Doğum günü ise bırakın canlı yayını, canlı canlı orada yaşayın, mezuniyet, gösteri ya da merasim ise bırakın LCD ekran arkasından bakmayı. Orada olma sebebiniz olan kişilerin gözlerine gururla bakın.